Ömür...
Has kullar “HER ŞEYE ADINLA BAŞLAR"/Gönüller huşuda, secdede başlar/Sefere çıkarsa eriyle başlar/Sonunda zaferi bildik efendim... “HAZAN”la “GÜLSEM” iki dâvâdır/ “SÎNEDKİ CEVHER” derde devâdır/ "MEDENİYET MİMARLARI" nevâdır/ Tarihten örnekler aldık efendim... “KRİSTAL KELEBEKLER” bir mevâdır/ "GÜL Ü HEZÂR" dilden dile livâdır/ ŞEHİR ŞEHİR YÂR var hem de divâdır Hayatı sekize böldük efendim...

Efeler diyarı; MUĞLA

Güneşin, mavinin ve yeşilin raksını seyretmek istediğinizde gitmeniz gereken yerlerin başında gelir Muğla. Tarihi seyri itibarıyla Karya, Mısır, İskit, Asur, Dor, Met, Pers, Makedon, Roma ve Bizans egemenliğinde kalmış olan Muğla Antik Karya Bölgesinin en eski yerleşim alanlarından biridir. İstiklal harbinde, Yörük Ali Efe’nin de başında olduğu birliklerin Nazilli’den gelerek gösterdikleri ulusal direniş çalışmaları karşısında fazla direnemeyen düşman güçlerinin terk ettiği Muğla, Ege illeri arasında en fazla şehit veren ilimizdir.

Tarihi ve kültürel birikimi yanında zengin doğal güzellikleri ve mükrim insanı ile gezmeye gelenlere muhteşem tarihinin ve yaşayan kültürünün kapılarını aralar. Bodrum, Marmaris ve Fethiye gibi Dünya’ca ünlü destinasyonları, artık birer uluslar arası marka haline gelmiş Datça, Köyceğiz, Milas, Seydikemer gibi ilçeleri, Dalyan, Ölüdeniz, Kayaköy, Akyaka, Saklıkent, Kelebekler Vadisi, Sedir Adası gibi seçkin turizm alternatifleri ve 1.500 km’ye yakın kıyı bandı ve çoğu mavi bayraklı yüzlerce plajı ile tam bir turizm cenneti olan Muğla hem Ege ve hem Akdeniz’e kıyısı olan şehrimizdir.

Şehri gezmeye, ahşap mimari ile inşa edilmiş, sade ama etkileyici bir mekân olan, beyaz boya ve ahşap dokunun içi içe geçtiği ince işçilikle süslenmiş, 19. Yüzyıl sivil mimari özelliklerini taşıyan tarihi Konakaltı Han’ından başlamalısınız. Manevi iklimlere dalmak için tarihi bir yer ararsa gözleriniz, içindeki göz kamaştıran desenleri, kalem işi süslemeleri, kesme taştan örülen cephe duvarları, her köşesinde görenleri hayrete düşüren detayları ve 500 yılı aşmış bir tarihi ile Kurşunlu Camii’ne gitmelisiniz. Manevi havaya doyamadıysanız gezinize içinde döneminin önde gelen ulemalarından bazı kimselerin mezarları bulunan, içi sade ve naif olarak beyaz ve turkuaz renklerle boyalı, Kur’an ayetleriyle süslü hat kitabelerinde yazıların altın harflerle siyah zemine işlenmiş, siyah çerçevelerle cami içindeki dekor bütünlüğü sağlanmış, vitray camlar ile tavan ve ara kısımların ince kalem işlemeleri bütünlük arz eden Şeyh Camii’ne gitmelisiniz.

Muğla’ya gelmişken duvarlarından mor çiçeklerin sarktığı beyaz badanalı evleri olan Bodrum’da zengin müze haline dönüşen kalesini gezmeli, tarihi mezarları görmeli, yeldeğirmenlerinde zamanı durdurmalı ve kristal koylarda denizin tadını çıkarmalısınız. 

Olağanüstü koyları ile bilinen Dalaman’ın hırçın sularında rafting yapmalı, kaplıcalarında şifa aramalı, üç yüz yıllık tarihe şahit olmuş Nil Kaplumbağalarını seyretmelisiniz.

Akdeniz ve Ege denizini görebileceğiniz Datça’nın bol oksijenli havasını solumalı, antik kentte tarihi okumalı, onlarca koyunda denize doymalı, Knidos’ta gün batımının muhteşem seyrine dalmalısınız.

Mavinin en güzeli ve karın en beyazının olduğu Fethiye’de, Kral Mezarlarında ölümlü insanın ölümsüz eserlerine şahit olmalı, turguaz rengiyle nazlı bir gelin gibi durgun olan Ölüdeniz’e girmeli, Kelebekler Vadisi’nde bir günlük ömürlerinde bin yıllık güzelliği sergileyen kelebekleri seyretmeli, yerden fışkıran kaynak sularıyla serinlemeli, Kayaköy’de zamana direnen insansız evlerin soğuk duvarlarına dokunmalı, yamaç paraşütüyle 1975 metre yüksekliğindeki Baba Dağı’nın tepesinden denizin engin sularına doğru süzülmeli ve yumuşak kumsala iniş yapmalısınız.

Kavaklıdere’de yerüstü kadar yeraltı zenginliklerini görmek için mağaralara girmeli, Köyceğiz’de yaylanın, denizin, gölün ve termal kaynakların hepsini aynı anda görmeli, Marmaris’te doğanın, denizin ve tarihin derinliklerine inmeli, Milas’ta antik tarihin derinliklerine dalmalı, dokumacılığın zirvesine çıkmalı, Ortaca’nın plajlarında kumla dans etmeli ve ören yerlerini gezmeli, Ula’da doğa harikası kanyonları seyretmeli, Yatağan’da Antik Mermer Kenti’nde aşkı okumalı, Belen Kahvesi’nde “Ormancı” türküsünü dinlemelisiniz.

Tarihin tanığı Muğla’nın ot yemekleri, zeytini, mantarı, balı, bademi, balığıyla dolu zengin mutfağında karnınızı doyurmalı, yemyeşil bahçelerinde gezmeli, simgeleşmiş bacalarını hayranlıkla seyretmeli, bembeyaz badanalı ve kırmızı kiremitli Muğla Evlerine hayran kalmalı, kalaycısı, tenekecisi, terzisi, berberi ve türlü türlü esnafıyla dolu çarşısında dolaşmalı, misafirperver insanlarının engin dünyasını keşfetmeli, ipek kumaşlarıyla giyinmeli, kuyu büryanıyla doyumsuz tatların hazzına varmalısınız.

Fena âleminden beka âlemine göç etmeden, efeler diyarı, yeryüzü cenneti Muğla’yı mutlaka görmelisiniz.   

Share

Şunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir