Istırabın izleri, serpilmiş ay yüzüne
Besteler döktürürdün, yaslanırken dizine
Damla damla yaşların düşer şakaklarıma
Duaların gün gibi dolar şafaklarıma
Başörtün mendil olur akan gözyaşlarına
Yakup’un o hasreti, sinmiş bakışlarına
Bıkmadan, usanmadan, gece gündüz besledin
Gönül sarayımızı şefkatinle süsledin
Bir ömür nöbetteydin, bölüverdik uykunu
Kınalı ellerinle alnıma sür kokunu
Saçlarındaki aklar dertlerin boyasıdır
Ellerindeki nasır hayatın oyasıdır.
Yakışır sana her şey, ağlaman için için
Kırk yıl ağlamak gerek seni anlamak için
Hüzünlensem yüreğin yerinden kopar gibi
Sitemlerin kurşundur, silahtan çıkar gibi
Demlediğin çayında bazen efkâr olurum
Ebedi mutluluğu tespihinde bulurum.
Sensiz kanadı kırık bir kuşum enginlerde
Yokluğundaki bayram zindandır gönüllerde
Sana layık olmaya güller derilse candan
Saraylar inşa etsem inciden ve mercandan
Yıldızlar yere inse süsleseler tacını
Sihirli bir el olsam alıversem acını
Dünyalara bedelsin, sığmazsın sözlerime
Masumane bakarsın günahkâr gözlerime
Saçlarımı okşaman aklıma düştü yine
Kucağın kuş tüyünden daha yumuşak anne