Ömür...
Has kullar “HER ŞEYE ADINLA BAŞLAR"/Gönüller huşuda, secdede başlar/Sefere çıkarsa eriyle başlar/Sonunda zaferi bildik efendim... “HAZAN”la “GÜLSEM” iki dâvâdır/ “SÎNEDKİ CEVHER” derde devâdır/ "MEDENİYET MİMARLARI" nevâdır/ Tarihten örnekler aldık efendim... “KRİSTAL KELEBEKLER” bir mevâdır/ "GÜL Ü HEZÂR" dilden dile livâdır/ ŞEHİR ŞEHİR YÂR var hem de divâdır Hayatı sekize böldük efendim...

Sultanşehir; SİVAS

“Saygıdeğer, yüce” anlamına gelir Sivas’ın adı. İmparatora ithaf edilerek bu isim verilmiştir Sivas’a. İpekyolu üzerinde bulunması sebebiyle önemli bir konaklama ve ticaret şehri olan Sivas başta Evliya çelebi olmak üzere pek çok seyyahın uğrak yeri olmuştur. Malazgirt Zaferi ile Türklerin egemenliğine giren, Selçuklular döneminde mimarinin zirvesine ulaşan Sivas, “Da’rül-âlâ” yani Yücelik beldesi unvanına erişmiştir. Kenti İç Anadolu iklimine bağlayan Kızılırmak havzası, Karadeniz iklimine bağlayan Yeşilırmak havzası ve Doğu Anadolu iklimine bağlayan Fırat Havzası ile Üç vadi arasında bulunan Sivas, üç farklı kültür ile karşılar bizi. Kendine has bir iklim özelliğine sahip şehir, çevre illere göre daha yüksek oluşu, kuzey rüzgârlarına açık oluşu, enge­beli bir yapıya sahip oluşu, yıl içinde değişen basınç farkı, il topraklarının farklı coğrafi bölgelerde yer alması sebepleri ile mikro klima iklim bölgesi gibidir. 

Kösedağ savaşından Timur istilasına, yerel isyanlardan Milli mücadele yıllarına kadar tarih boyunca çeşitli istilalara maruz kalan şehir, konumu itibarı ile her seferinde yeniden inşa edilmiş ve önemini artırmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yaparak büyük bir medeniyeti bağrında barındıran Sivas, farklı coğrafi ve tabii güzellikleriyle de adeta Türkiye’nin bir özeti gibidir.

İnsanlık tarihi kadar eski bir yerleşim yeri olan, kültürümüzün önemli havzalarından biri ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan şehrin sokaklarında gezerken tarihten sesler duyarsınız. Simetrik yapısıyla, kemerleriyle, silme başlıklı sütunlarıyla, saçaklarıyla ve Milli Mimarlık özellikleriyle Hükümet konağı karşılar sizi şehrin içinde. Nice olaylara tanıklık etmişçesine mağrur bir duruşu vardır onun. Şehrin sahibi gibi hisseder kendini. Ne de olsa yed-i eminlere ev sahipliği yapmıştır. Mağrurluğu bundan olsa gerek. Karşısındaki Jandarma binasının da ondan aşağı kalır yanı yoktur hani. Hükümet Konağından yaklaşık on dört yıl sonra, tamamen kesme taştan yapılan bina Hükümet Konağına nazire yapar tarzda durmaktadır.

Tarihe tanıklık yapar Buruciye Medresesi.Anadolu Selçuklu medreselerinin en önemli örneklerinden biridir. Yıldızları seyredersiniz avlusunda. Fizik, kimya ve astronomi ilminin temelleri vardır temellerinde. Batıyı yalanlarcasına haykırır yivli kulelerinden göğe doğru.

Anadolu’nun en yüksek taç kapısına sahip görkemli ön cephesiyle Sivas’ın sembolü olmuş, Anadolu’da yapılmış en abidevi medreselerinden biri, Dârü’l hadis adıyla da bilinen Çifte Minareli Medrese, tek kalan ön cephesiyle mimariye ve zamana meydan okur. Bu kapı ilme susayanlara açılmıştır yıllar boyunca ve Anadolu’yu aydınlatan âlimleri yolcu etmiştir.

Anadolu’daki Selçuklu Tıp tarihini en kalıcı bir şekilde bize anlatan eser Şifaiye Medresesi ve Daruşşifasıdır. Eser inanç sistemimiz içindeki tıp ilminin önemini vurgular.

Taç kapı üzerinde yükselen tuğla örgülü iki minaresindeki mavi çinilerden dolayı Gök Medrese adını alan yapı, sağda mescidi, solda ise Dar-ül Hadis bölümü ile mimarimizin en nadide eserlerinden bir duruşla zamana direnir. İlim ve irfanın kaynağı olduğu her haliyle bellidir.

Anadolu’nun en eski camilerinden biri olan Ulu Camii ve Haziresi ise yaşayanlara ibadet alanı olduğu gibi vefat etmiş birçok kişiye de ev sahipliği yapar. Abdülvahabi Gazi Mezarlığı ve Türbesi bir devrin hikâyesini anlatır size. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası taşın kitap gibi işlendiği bir abidedir karşımızda.Kangal Balıklı Kaplıca şifa olur bedeninizdeki hastalıklara.

Share

Şunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir