Ömür...
Has kullar “HER ŞEYE ADINLA BAŞLAR"/Gönüller huşuda, secdede başlar/Sefere çıkarsa eriyle başlar/Sonunda zaferi bildik efendim... “HAZAN”la “GÜLSEM” iki dâvâdır/ “SÎNEDKİ CEVHER” derde devâdır/ "MEDENİYET MİMARLARI" nevâdır/ Tarihten örnekler aldık efendim... “KRİSTAL KELEBEKLER” bir mevâdır/ "GÜL Ü HEZÂR" dilden dile livâdır/ ŞEHİR ŞEHİR YÂR var hem de divâdır Hayatı sekize böldük efendim...

Göğe komşu topraklar; ARTVİN

Tarihi geçmişi bir yana geleceği ile önem arz eden bir şehirdir Artvin. Bulutludur her daim başı Artvin’in. Artvin’in başı mı bulutlu, yoksa sizin başınız mı bulutlu bilinmez bu şehirde. Tepeye tırmanırken akıp gider zaman ve zamanla akıp gidersiniz tepelerden aşağılara doğru. Bulutlarla kuşlar arkadaştır burada. Ağaçlarla çiçekler, sislerle sesler de arkadaştır. Yılın her vakti birliktedirler buralarda. Kışı ayrı bir güzel, yazı ayrı bir güzel olur bu şehrin. Bu güzellikleri görebilmek için ayna olmak gerekir tabiata. Ayna olmalısın ki yansıtmalısın o güzellikleri iç dünyana. Yüzlerce sesler duyarsınız tabiattan gelen. Her biri ayrı bir dünyayı seslendirir. Kuş sesi, yağmur sesi, rüzgar sesi, ırmak sesi…Bu şölen her gün tekrarlanır Artvin’de. Her gün tekrarlanır ve siz hiç bıkmazsınız tekrar tekrar dinlemekten.

Ormanların bağrından çıkıp, karlı dağlardan süzülerek, köpük köpük büyüyen, aşağılara doğru çılgınca akan, toprak renginde bir masaldır Çoruh. Şehri besleyen, şehri zenginleştiren ve şehri süsleyen. Borçka’dan Hopa’ya, Şavşat’tan Murgul’a, Arhavi’den Ardanuç’a hep Çoruh’un çocuklarıdır aslında. Ondan beslenir ve ona yaslanırlar. Bir evlat gibi besler onları taş köprülerle üstünden geçilen Çoruh. Üstünde inşa edilen barajlarla bir şehri değil, bir ülkeyi aydınlatan Çoruh. Tünel tünel geçilen Artvin ve baraj baraj  örülen Çoruh…

Dağlar yol vermez ulaşmak için çocuklarına ve onlarca tünel ile geçilir başı dumanlı dağlar bu coğrafyada. Bir tarafında deniz dalgaları ile döverken bu şehrin kıyılarını, diğer tarafında dağlar geçit vermez yolcularına. Sert olur havası ama mert olur insanı. Anadolu’nun bütün güzelliklerini saklar sinesinde insanları.

İnsanları sıkı komşu olduğu gibi tabiatı da öyledir Artvin’in. Yer ile gök birbirine düşkün iki komşudur. Sık sık birbirlerine komşuluğa giderler ama en çok ta gök komşu gelir yere ve yağmur getirir hediye olarak. Şimşek ve fırtına getirdiği de olur bazen. Komşuluklarının semeresidir gökkuşağı, seyrine doyum olmayan.

Çay toplayanların yorgunluğu kısa sürer Hopa’da ve yeşil renginin en güzeli olarak toplanan çay filizi, hatırı kırk yıl olmasa bile en az yirmi yıl sürecek, tavşankanı bir bardak çay olarak gelir önümüze kahvehane köşelerinde.  

Ardanuç kanyonu macera severlere hoş anlar yaşatır. Yukarı çıkıp aşağı bakması ayrı, aşağı inip yukarı bakması ayrı bir hoşluk verir seyredenlere.

Şavşat’ta ormanların derinliğine girdikçe sizin ruhunuzun derinliklerindeki güzellikler meydana çıkacak. Dağlarından uzaklara baktıkça sizin içinizdeki uzaklar yakınlaşacak ve yeni bir dünyanın kapısını aralayacaksınız. Soğuk sularıyla dinecek içinizin yangını.

Muhteşem bir ressamın eliyle tabiat tuvaline resmedilen Borçka – Karagöl’e ağaçların arasından süzülüp giderken durup konuşmak gerekir koyunlarıyla konuşan çobanlarla. Onların hür ve özgür dünyaları ile tanışmak içinizdeki prangalara anahtar olacaktır. Göle düşen yağmur damlaları göğe düşen bulutların hediyesi olur size. Şavşat ve Murgul’daki Karagöl’ü de görmek isteyeceksiniz, Borçka’daki Karagöl’ü gördükten sonra.

Birbirlerinin çatılarına ortak Maden Köyü’nde ayrı bir dünya bekler sizi. Ahşap evlerinin içinde loş bir hayat, dışında hoş bir dünya mevcuttur. Pencerelerinde yılların, pencerelerde bekleyenlerin gözlerinde yolların eskittiği bekleyişler…

Atatepe’den  Artvin’i seyretmekten daha güzel bir seyir sunar size Atatepe’ye ve Artvin’e karşı tepeden bakmak. Bir şehrin bir tepeye tırmanışını görürsünüz bu bakışla. Muratlı camiinde zamanın en güzel işlemelerini görürsünüz. Dolishane Kilisesinde tarihe tanıklık edersiniz. Milli parklarında doğal güzellikleri seyredersiniz. Cehennem Deresi Kanyonu’nda zorlu bir yürüyüşe imza atarsınız. Mençuna Şelalesi’nde suyun raksına şahit olursunuz. Yaylalar Köyü’nde bulutlara dokunursunuz. Satle Kalesi’nde tarihin tahrip oluşuna üzülürsünüz.

Kışı kapalı yerde geçiren boğaların güreşleri süsler meydanları baharda. Seyredenlere ayrı bir güzellik sunarlar toprağı söken ayak hamleleriyle boğalar ve zafer in işaretini verirler azim ve kararlılıklarıyla. Sahipleri de centilmenlikleriyle ders verirler insanlıktan çıkmış matadorlara.  

Kızlarının bir tarafta

“Fındığın dalı mısın?

Şavşat’ın balı mısın?

Acaba benim kadar

Sen de sevdalı mısın?” Türküsünü söylerken, diğer tarafta erkekleri

“Bahçası var bağı var
Ayvası var narı var
Atamızdan yadigâr
Bizde Atabarı var” türküsünü çığırır.

Artvin yazılmış en güzel türküdür belki ama yazılmamış en gizemli şehirdir aslında…

Share

Şunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir